Türkçe
Tüp Bebek Tedavisi Nedir? Nasıl Yapılır? | 2022 Fiyatları
Diğer Tedaviler Tuesday 29th of March 2022

Tüp bebek nasıl olur? 2022 fiyatları ve gebelik hesaplama

Bütün canlılarda olduğu gibi insanlarda da üreme son derece önemli ve içgüdüsel bir durumdur. Özellikle orta yaşa gelen bireylerde bu güdü şiddetlenir ve çocuk sahibi olma isteği karşı konulamaz bir hal alır. Çocuk sahibi olmak sanıldığı kadar kolay değildir, aksine bu süreç oldukça kritik olup çiftler bazen 1 yıla varan bir zaman dilimi boyunca üremeye çalışırlar. İşte üremenin zorlaştığı, bir türlü gerçekleşemediği, vb. durumlarda karşımıza çıkan sonuç kısırlıktır. Çiftlerden biri veya her ikisinde de mevcut olabilen üreyememe sorunu kısırlık olarak adlandırılmaktadır. Mutlu bir evlilikte son derece üzücü bir durum olan kısırlık, bireylerde yetersizlik duygusuna, özgüven kaybına ve devamında psikolojik çöküşlere neden olabilmektedir.

Erkeklerde kısırlık (infertilite) nedenleri

Kısırlık birçok faktörden kaynaklanabilen bir durumdur ancak erkeklerde kısırlığın en önemli nedenleri arasında, normal olmayan sperm üretimi, spermlerin anormal fonksiyonları ve morfolojik bozukluklardır. Kişilerin yaşam tarzları da bu faktörleri etkiler ve ilerletebilir.

  • Sperm sayısında veya hareketliliğinde azalma
  • Spermdeki yapısal bozukluklar
  • Menide (dölde) sperm hücrelerinin mevcut olmaması (Azospermi)
  • Spermin mesaneye boşalarak dışarıya çıkmaması
  • Hormonel bozukluklar
  • Önceden yaşanmış kanser tedavileri
  • Çeşitli enfeksiyonlar
  • Testosteron hormonunda eksiklikler
  • Stres
  • Tütün ve ürünleri ve alkol tüketimi, sağlıksız yaşam
  • Gonore, sifiliz gibi hastalıklar
  • Doğum sırasında meydana gelen inmemiş testis

Vb. nedenler erkeklerde kısırlığa neden olabilmektedir.

Kadınlarda kısırlığın nedenleri

Kadınlardaki kısırlık sorununun en önemli nedeni rahim tüplerinin kısmen veya tamamen tıkanmasıdır. Bu tüpler rahimdeki yumurtalık kanalını oluşturur ve döllenme sırasında spermler bu kanaldan geçerek yumurtaya ulaşır. Tüplerin tıkalı olması durumunda spermler kanaldan geçemez dolayısıyla döllenme gerçekleşemez. Kadınlardaki kısırlık sorunun en önemli nedeni bu tüplerin tıkalı olmasıdır. Bunun yanında çeşitli nedenler de kısırlığa neden olmaktadır, bunlardan bazıları şu şekildedir:

  • Yumurtalıklardan kaynaklanan problemler
  • Tüplerin bozuk olması veya düzenli çalışmaması
  • Polikistik over
  • Tiroid bezi ve hormonel bozukluklar
  • Doğuştan gelen veya doğumsal olan birtakım bozukluklar
  • Yumurta yetersizliği sonucu gerçekleşen erken menopoz
  • Rahim anomalikleri, rahim açılmaları, rahim miyomları, rahim dışı tümörler
  • Beslenme bozukluğu, obezite gibi aşırı kilo durumları
  • Görülen kanser tedavileri (radyoterapi, kemoterapi)
  • Tütün ve ürünleri, alkol, kafeinin yoğun tüketimi
  • Düzensiz adet dönemi
  • Bağışıklık sistemi bozuklukları
  • Cinsel yolla bulaşan birtakım enfeksiyonlar, hastalıklar, rahim tüpünün tamamen veya kısmen tıkanması
  • Şeker hastalığı
  • Alerjik nedenler
  • Prolaktin yani süt hormonunda artış

Bazen kadınlarda, kısırlığın nedenleri tam olarak saptanamamaktadır. Böyle durumlarda çoğunlukla bu durum çok ciddi olmayıp, iki taraftan da kaynaklanan küçük problemlerden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu tarz açıklanamayan kısırlık sorunlarında, çiftler zaman içinde kendiliğinden çocuk sahibi olabilmektedirler.

Tüp Bebek Nedir?

Tüp Bebek Nedir?

Çiftlerden birinde veya ikisinde birden mevcut olan kısırlık durumunda yardımcı üreme yöntemi olarak uygulanan tüp bebek, normal yollarla bir araya gelemeyen yumurta ve sperm hücrelerinin, embriyonun oluşamadığı veya oluşmuş embriyonun rahme tutunamaması durumunda, sperm ve yumurtalıkların vücuttan toplanarak laboratuvar ortamında döllenerek embriyo elde edilmesi ve elde edilen embriyonun rahme yerleştirilerek gebelikle sonuçlandırılması olarak ifade edilebilir.

Tüp bebek; in vitro fertilizasyon, intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu veya yardımcı üreme tekniği veya mikroenjeksiyon olarak isimlendirilmektedir. Bu teknikler arasındaki fark ise dölleme yöntemlerinin farklılığındadır. Mikroenjeksiyon tekniğinde, sperm doğrudan yumurtanın içerisine bir mikropipet aracılığıyla konmaktadır. Bu teknik ile erkek problemlerinden kaynaklanan kısırlığın tedavisinde oldukça iyi sonuçlara sebebiyet vermiştir. Menisinde sperm bulunmayan veya mevcut olan spermin dışarı çıkamama durumunda TESE ve TESA adlı yöntemlerden faydalanılmaktadır. TESA yöntemi ile erkeğin sperm kanallarının tıkalı olduğu durumlarda testislerden iğne yardımıyla doku çekilir, bu dokulardan elde edilen spermlerle yumurta döllenir. TESE yönteminde ise testislerden direk doku alınır, sperm aranır, bu işlem ile sperm bulma ve dölleme işlemi çok daha kolaydır ayrıca TESE yönteminde testislerden çok daha az zarar görmektedir. Bu işlem mikro ile yapıldığında mikro TESE olarak adlandırılmaktadır.

Neden Tüp Bebek Yapılır?

  • 3 defa aşılama yapılmasına rağmen hamile kalınmamışsa
  • Rahim tüplerinin çift taraflı olarak tıkalı olması durumunda
  • Tıp dilinde Endometrioma - Endometriozis diye adlandırılan çikolata kistlerinin rahimde yaygın olmasından dolayı tedavinin sonuçsuz kaldığı durumlarda
  • Sperm miktarının az ya da sıfır olması durumunda veya sperm aktivitesinin ileri derecede bozuk olması durumunda
  • Birçok tedavi yöntemi denenmiş olmasına karşın gebelik elde edilemiyorsa yani açıklanamayan kısırlık durumunda
  • Başarısızlıkla sonuçlanan gebelik hikayeleri
  • Rahimde yumurtalık sayılarının azalması
  • Çeşitli hormonel bozukluklar

Tedavi Aşamaları

Standart bir tüp bebek tedavisi birbiriyle bağlantılı ve çok dikkatli bir şekilde düzenlenmesi gereken farklı aşamalardan oluşur. Her aşamanın sonucu, bir sonraki aşama için bir başarı kriteri olarak kabul edilir. Örneğin uygulama sırasında elde edilen yumurta hücrelerinin uygun sayı ve kalitede olması, döllenme ve embriyo gelişiminin bir sonraki aşaması için önemli bir kriter olarak alınır.

Türkiye’de Tüp Bebek

Dünyadaki ilk uygulamadan 11 yıl sonra ülkemizde ilk tüp bebek 18 Nisan 1989'da dünyaya geldi. Bu tarihten 1990'ların sonuna kadar bir tedavi yöntemi olarak kaldı. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde ancak birkaç hastanede gerçekleştiriliyor ancak toplum tarafından pek bilinmiyordu. Bunda kısırlığın yani infertilitenin Türk toplum yapısı gereği halk arasında bir tabu olarak kabul edilmesinin büyük rolü olmuştur. 2000'li yılların başından itibaren artık özel sektörün yatırımları ve medyanın da katılımıyla yılda 45.000'den fazla çiftin tedavi edildiği ve çocuk sahibi olduğu dev bir sektör haline gelmiştir.

İstatistiksel değerlere, mevcut tüp bebek merkezi ve uygulanan tüp bebek tedavi sayılarına baktığımızda dünyada ilk 10 ülke arasında yer alırken, uluslararası sıralamada son ülkelerden biri konumundayız. Türkiye genelinde yaklaşık 120 özel ve kamu Tüp Bebek tedavi merkezi bulunmaktadır. Hal böyle olunca da merkezler arası rekabet her geçen gün artmaktadır. Özellikle son zamanlarda Sağlık Bakanlığınca oluşturulan yönetmelikler ve meslek birlikleri tarafından oluşturulan uygulama kılavuzları ile uygulama yöntemlerine ve transfer edilen embriyo sayısına getirilen kısıtlamalar, ileri teknoloji ekipman ve gelişmiş tıbbi protokoller kullanılarak gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Böylece yüksek standartlara ulaşılan tıp teknolojisi ile tüp bebek tedavileri ve uygulamaları en gelişmiş ve başarı oranı yüksek tutularak gerçekleştirilmektedir.

Türkiye’de Tüp Bebek

Çiftin Değerlendirilmesi – Yumurtalıkların Uyarılması – Embriyo Oluşturulması

Gerekli tetkik ve tahliller sonucunda uygun tedavi planlanır, ikinci etapta dışarıdan hormon tedavisi uygulanarak tedaviye uygun sayıda yumurtanın gelişimi sağlanır. Ovulasyon indüksiyonu olarak adlandırılan bu aşamada belirli ilaç teçetesi uygulanarak birden fazla yumurta hücresinin elde edilmesi amaçlanır. Birtakım protokoller uzmanlar arasında sıklıkla kullanılsa da başarılı bir yumurtlama indüksiyonu için ilaç dozlarının kişiye özel uygulanması gerekmektedir çünkü aynı doz ilaç farklı bireylerde ve dolayısıyla farklı metabolizmalarda oldukça farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Bu sebeple tüp bebek tedavilerinde kadın danışanın fizyolojisini bozmadan gerekli ve uygun sayıda yumurta elde etmek gerçekten bilgi ve deneyim gerektirir.

Son zamanlarda yapılan çalışmalar, özellikle farmakogenetik (farmakolojik ilaçların insan genetik yapısındaki değişikliklere paralel olarak farklı etkilerini araştıran bilim dalı) bireysel ilaç dozlarının belirlenmesinde oldukça faydalı olabileceğini göstermektedir. Diğer bir deyişle, gelecekte ilaç kullanmadan önce yapılacak olan genetik duyarlılık testleri, bireyin ilaçtan en üst düzeyde yararlanabilmesini ve daha etkili olmasını sağlamak için bireyin doz miktarlarını ve uygulama yöntemlerini belirlemesini sağlayacaktır. Bu sonuçlara göre tedavi yöntemi kullanılacaktır.

Bahsedebileceğimiz bir diğer önemli gelişme ise etkinliğini uzun süre koruyabilen ilaçların geliştirilmesidir. Mevcut tedavi yöntemlerinde yumurta gelişiminin gerçekleşmesi için hastanın günlük ve belirli dozda yumurta geliştirme hormonu alması istenmektedir. Yeni geliştirilen ilaçlar, hastanın bu işlemi günlük değil, tedavi sırasında bir veya iki kez uygulamasına olanak sağlamayı amaçlamaktadır. Şu anda test aşamasında olan bu tür ilaçların kısa sürede tedavi programlarına kabul edilmesi halinde hasta konforunu önemli ölçüde artırması bekleniyor.

Yumurtalıkları uyarmak için hormon ilaçları kullanılır. Bunun için tedaviden önce yaklaşık iki hafta boyunca baskılayıcı hormonlar kullanılır. Kişi bu hormonları cilt altı bölgesine kendi başına uygulayabilir. Bastırıcı tedaviyi takiben regli gören hasta reglinin 3. günü aranır, kan tahlilleri ve ultrasonografi ile değerlendirilir ve yumurta gelişimini uyarmak için hormonal ilaçlara başlanır, sinir sisteminde olası bozuklukları önlemek için folik asit ve çinko desteği sağlanır. Ayrıca hastalara gerektiğinde kısa süreli antibiyotik tedavisi verilir. Bu işlemlerin amacı çok daha fazla miktarda yumurta ve ardından çok fazla embriyo elde ederek gebelik şansını en yüksekte tutmaktır. Kullanılan ilaçların dozları ve ne kadar süre kullanılacağı her hasta için farklılık göstermektedir. Bu kadın danışanın yaşı, kan hormon değerleri, yumurta sayısı, önceki tedavilerden aldığı sonuçlar ve boy/kilo indeksine göre belirlenmektedir.

En yaygın olarak uygulanan protokoller kısa, ultra kısa, antagonist ve uzun protokollerdir. Bunlardan hangisinin kişiye en uygun olduğuna ilk muayeneden sonra karar verilir. İlaçlara başlandıktan sonra yumurta gelişiminin takibi için belirli aralıklarla kan ve ultrason tetkikleri yapılır, bu yaklaşık olarak 10-14 gün sürebilir. İstenilen yumurta boyutuna ve rahim iç duvarının (rahim duvarı) kalınlığına ulaşıldığında çatlama enjeksiyonu yapılır ve bundan 34-36 saat sonra yumurta toplama işlemi başlar. Ancak görmezden gelinmemesi gereken bir durum vardır. Ultrasonda yumurta denilen her folikülde yumurta bulunmaz. Özellikle ultrasonda görülen 1-2 yumurta, (folikül) hastalarda yumurta toplama işleminde yumurta elde edilemeyebilir. Bazen tam tersi olur ve birden fazla folikülü olan hastalarda ultrasonda hepsi sayılamadığından beklenenden daha fazla yumurta elde edilebilir. Diğer bir durumda ise yumurtaların döllenme oranıdır. Bu oran ortalama %70-80'dir. Yani 10 yumurtadan 7-8'i döllenir. Ancak bazı nadir durumlarda yumurtaların hiçbiri döllenmez ve transfer işlemi gerçekleşmez. Bu durum çifte açıklanır ve tedavi sonlandırılır.

Yumurtalıkların Uyarılması

Üçüncü aşama, olgunlaşma dönemi tamamlandığında ikinci aşamada gelişen yumurta hücrelerinin ameliyathane ortamında toplanması, laboratuvar ortamında alınan yumurtaların değerlendirilmesi ve aynı gün alınan sperm hücreleri ile birleştirilmesi aşamasıdır. Yumurta toplama (OPU- Oosit toplama), yumurta kırma iğnesi takıldıktan 34-36 saat sonra Ultrasonografi (USG) probuna takılan bir iğne yardımıyla vajinal yoldan yapılan bir operasyondur. Lokal veya genel anestezi altında uygulanır. Genel anestezi uygulanacaksa önceki gece 24 saatten sonra hasta hiçbir şey yememeli ve içmemelidir. Yumurtalıklardaki her bir folikül vajinal USG eşliğinde iğne yardımıyla tek tek boşaltılır ve steril tüplere alınır. Tüplerdeki folikül sıvısı embriyoloji laboratuvarında mikroskop altında incelenir ve içinde yumurta olup olmadığı araştırılır. İlk seferde yumurta bulunamazsa, tekrar foliküle sıvı verilerek folikül yıkanır ve tekrar boşaltılarak yumurta aramasına devam edilir. Yumurta bulunduktan sonra diğer foliküllere geçilir. Yumurta toplama ve seçme işlemi yaklaşık 10-30 dakika sürmektedir. Bazen kasık ve karın ağrısı oluşabileceğinden uygun ağrı kesicilerin alınmasında bir sakınca yoktur. Nadiren küçük kanamalar ve enfeksiyonlar meydana gelebilir.

Eşten alınan sperm hücrelerinin sayısı ve kalitesi elde edilen yumurtaların döllenmesi için uygun ise bu yumurtalar ve sperm hücreleri embriyoloji laboratuvarında aynı hazneye konur ve yumurtanın en kaliteli sperm ile döllenmesi sağlanır, tıpkı normal bir hamilelikte olduğu gibi. Elde edilen sperm hücreleri sayı, hareketlilik ve kalite açısından bu işleme uygun değilse mikroenjeksiyon denilen yöntemle seçilen sperm hücrelerinin tek tek yumurtalara enjekte edilmesi sağlanır. Bazı durumlarda eşten alınan meni örneğinde sperm hücresi bulunmadığında erkek yumurtalıklarından (testisler) alınan dokulardan sperm hücreleri elde edilir ve mikroenjeksiyonda kullanılır. Yumurta ve sperm hücreleri alındığı andan itibaren laboratuvar ortamında ve kuluçka adı verilen teknolojik cihazlarda özel sıvılar içinde vücut ortamına benzer bir ortamda (standart bir sıcaklık ve gaz oranı sağlayabilne) muhafaza edilir. Bu uygulamadan ortalama olarak 16-18 saat sonra yani ertesi günün sabahı laboratuvarda yumurtaların döllenme kontrolleri yapılır. Erkek ve dişiden gelen genetik materyal, yumurtada iki progenitör çekirdeği oluşturur. Bu yapı normal döllenme olarak tanımlanır ve ileri embriyo gelişim aşamalarını takip etmek için tekrar büyütülecekleri kuluçka makinelerine alınırlar. Standart bir tüp bebek prosedüründe alınan ve olgun kabul edilen yumurta hücrelerinin yaklaşık %70'i normal döllenmeden oluşur. Elbette bu oran çiftlerin kısırlık nedenlerine, hastanın yaşına, kullanılan yumurta ve sperm hücrelerinin kalitesine göre değişebilmektedir.

Çiftin Değerlendirilmesi – Yumurtalıkların Uyarılması – Embriyo Oluşturulması

Transfer İçin Embriyo Seçilmesi

Dördüncü aşama ile çiftler mutlu sonuca daha yakın olurlar. Bu aşamada döllenmiş embriyolar, anne üreme sistemindeki fiziksel koşullara benzer bir şekilde yukarıda bahsedildiği gibi özel sıvılar ve cihazlar yardımıyla büyütülür ve en iyi embriyo seçilir. Normal bir hamilelikte yumurta ve sperm hücresinin bir araya gelmesinden ve döllenmenin gerçekleşmesinden yaklaşık 4 veya 5 gün sonra ortaya çıkan embriyo artık rahme tutunma ve hamilelik aşamasına gelir. Tüp bebek laboratuvarlarında elde edilen embriyolar benzer şekilde büyütülür ve günlük gelişimleri takip edilir ve bu dönemde rahme tutunma şansı en yüksek olan embriyo veya embriyolar deneyimli uzmanlar tarafından özenle seçilir. Tedavinin sonucuna göre transfer edilecek sayıdan daha kaliteli embriyolar elde edilirse bu embriyolar dondurularak beş yıl süreyle saklanabilir ve bu saklama süresi içerisinde belirli koşullar sağlandığında tekrar gebelik elde etmek için kullanılabilir.

Embriyo Transferi

En son aşamada gebelik potansiyeli en olumlu olan embriyo annenin rahmine özel bir kateter ile nakledilir ve bu da tedavinin en önemli kısmıdır. Embriyo ne kadar güçlü olursa olsun eğer nakil esnasında herhangi bir travma oluşursa (çok küçük de olsa) bu da embriyonun rahme tutunmasını zorlaştırabilir. Bu anlamda nakil işlemi diğer etaplar kadar önemli ve kritik bir süreçtir.

Embriyo nakli döllenmeden itibaren 2. veya 5. günde yapılabilir. Embriyonun kalitesine, gelişen embriyoların sayısına, hastanın yaşına ve genetik yapısının tanılanmasına bağlı olarak naklin hangi gün yapılacağı kararlaştırılır. Tüm şartlar uygunsa ve danışanın durumu da iyiyse 5. günde nakil işlemi oldukça uygundur.