Türkçe
Obezite Nedir? Nasıl Önlenir? Hesaplama ve 2022 Fiyatları
Estetik Cerrahi Wednesday 23rd of March 2022

Obezite cerrahisi ne demek? obezite belirtileri ve nedenleri nedir?

Obezite, günümüzün en büyük sağlık problemlerinin başında gelmektedir. Genel itibariyle obezite, vücudun yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının %20 artışa geçerek vücutta birikmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Obezite hesaplanırken vücut kitle indeksi ölçümü kullanılır. Bu ölçüm, kişinin toplam kilosunun boyunun karesine bölündüğünde çıkan sonuç obezitenin ne aşamada olduğunu gösterir. Buna göre; vücut kitle indeki 30’un üzerindeyse obez, 40’ın üzerindeyse morbid obez, 50’nin üzerindeyse süper obez olmaktadır.

Obezite teknoloji çağının yani sanayi kültürü yaşamının bir sonucu olarak ortaya çıkmış, günümüz hastalıklarındandır. En temel neden olarak yanlış beslenme (donmuş yağ, yüksek şeker, karbonhidrat ve tatlandırıcılar vb.) gösterilmektedir. Yoğun iş temposundan dolayı hazır ve sağlıksız (fastfood) yiyeceklerin sürekli tüketimi, bu besinlerin yakılmaması sonucunda ki fast-food yiyecekler emilimi ve sindirimi zor olduğundan kısa vadede yoğun kilo artışına neden olmaktadır. İstatiksel verilere bakıldığında obezitenin artışa geçtiği yerlerin büyük sanayi şehirleri veya metropollerin olması, karşımıza tekrardan iş steri ve kısıtlı zaman sorunsalını getirmektedir. Bu hastalığın nüksettiği yerlerin kırsal bölgeler olmaması da yine şehirlerde yaşam standartlarının daha düşük olduğunu göstermektedir.

Birçok hastalığa da dolaylı olarak kapı açan obezite, en hızlı olarak diyabet (şeker) hastalığına yol açmaktadır. Diyabet ve obezite birbiriyle doğrudan bağlantılı, ölümcül ve tedavisi oldukça zor hastalıklardır. Sağlıklı ve doğru işleyen bir metabolizma için, kişilerin sebze ve meyve ağırlıklı, düzenli bir yeme prensibi ve aktif bir yaşam sürdürmeleri gerekmektedir. Bunun tam tersi bir yaşam tarzına sahip kişiler, en nihayetinde ve kısa vadede obezite, ardından da diyabetle karşı karşıya gelirler.

Diyabetle birleşen obezite, kilo alma sürecinde ivme kazanır, daha çok ve daha hızlı şekilde yağ birikimine devam eder. İnsülin üretiminin durması, tokluk hissinin olmaması haliyle kişilerin sürekli olarak aç hissetmeleri, sürekli olarak yemek yemeleri ve kilo almaları anlamına gelmektedir. Kilo vermenin gitgide zorlaşması, kişilerin ağırlıklarının artması ve hareket kabiliyetlerini kaybedecek duruma gelmeleri (morbid obez – süper obez) beraberinde psikolojik sorunları da getirir. Bu bunalımın akabinde ağır stres altında olan kişiler, toplumdan soyutlanır, asosyal bir yaşam edinir ve özsaygılarını tamamiyle kaybederler, bu da beraberinde daha çok yemeyi ve kilo almayı getirir. Obezite tedavisi her daim mevcut olmasına karşın bu, yoğun bir sabır gerektiren bir zaman dilimini kapsadığı için hastaların çoğunluğu bu tedaviyi güvenilir bulmamış ve durumlarını olduğu gibi kabullenmişlerdir. Son yıllarda geliştirilen çeşitli mide ve pankreas ameliyatları bu hastalığın tedavisini daha da kolaylaştırmıştır.

İnsülin Direnci – Tip 2 Diyabet

Pankreas tarafından salgılanan insülin hormonu, besinlerin sindirilmesini, karbonhidratların küçük parçalara bölünerek kana şeker olarak verilmesini sağlar. Bir tür kan şekeri olan glikoz, insülin hormonu ile karbonhidratlardan alınarak kanda enerji amacıyla kullanılır. İnsülinin bir diğer göreviyse, kan şekerinin çok yükseldiği durumlarda, şekerin karaciğer ve kas gibi birçok organda depolanmasını ve açlık veya stres anlarında kullanılmasını sağlamasıdır. Böylece metabolik sistem sağlıklı bir şekilde işler, vücut tüketilen her yiyeceği sindirir ve enerji ihtiyacını karşılar yani sağlıklı bir metabolizma için insülin son derece önemli bir hormondur.

Yanlış ve sağlıksız beslenme (özellikle yoğun şeker tüketimi), stres ve çeşitli nedenlerin sonucunda insülin direnci ortaya çıkar. Pankreas insülin salınımını sonlandırır, kandaki şeker enerjiye dönüşmez ve çok yüksek miktarda yer alır. Bu da devamında Tip 2 diyabet, metabolik sendrom, ayak ve bacak ülserleri, uyku sorunları gibi çeşitli rahatsızlıklara hızlı bir şekilde neden olur.

İnsülin direnci belirtileri nelerdir?

  • Cilde ortaya çıkan koyulaşmalar
  • Deride yumuşama
  • Çok hızlı kilo alma ve kilo kaybında zorluk yaşama
  • Yemeklerden sonra halsizlik, sinir ve odaklanma zorluğu
  • Baygınlık hissi
  • Yemekleri hızlı tüketmek, hızlı acıkmak
  • Tatlı krizleri
  • Ellerde ve ayaklarda titreme
  • Soğuk terlemeler ve üşüme, uyku kalitesinin düşmesi
  • Adet dönemlerinde düzensizlik

Gibi belirtilere neden olmaktadır. Tip 2 diyabet ortaya çıktığında hastalar doktor kontrolünde düzenli aralıklara insülin iğnesi ve çeşitli ilaçlar kullanmaya başlarlar. Geliştirilen mide ameliyatlarıyla obeziteye ve diyabete kalıcı çözümler bulunmuştur. Özellikle obeziteden dolayı diyabet hastalığıyla mücadele eden kişiler için bu tedavi süreci oldukça zahmetli olup, hastaların sabırlı ve azimli olmalarını gerektirmektedir.

Şeker hastalığı en başta sağlıklı beslenme, aktif ve sportif yaşam ve stresten uzak durulması ile tedavi edilebilecek bir hastalıktır. Belirtilerinden olan sürekli veya aniden yorgunluk hissi, enerji kaybı ve açlık hissi gibi nedenlerden dolayı hastalar düzenli spor ve diyete karşı isteksizlik hissederler.

İnsülin Direnci – Tip 2 Diyabet

Mide Bypass (Gastrik Bypass)

Gastrik bypass, ortalama olarak 20 yıldır morbid ve süper obezite tedavisinde uygulanan bir yöntemdir. Bu yöntemdeki amaç obeziteye ivme kazandıran yiyeceklerden olan karbonhidrat ve yağlı yiyeceklerin kana ve bağırsaklara karışımının azaltılarak, kandaki şekeri düzenleyip kilo vermeyi hızlandırmaktır.

Bu ameliyat şu şekilde gerçekleşir, ilk aşamada midenin %90’lık bölümü iptal edilerek diğer %10’luk bölümü ise yaklaşık olarak bir fincan büyüklüğünde bırakılır. İkinci aşamada, aktive edilen küçük mide, ince bağırsağın 130 ila 150 cm. ilerisinde bağlanır böylece ameliyat tamamlanmış olur. Buradaki amaç şeker ve yağın en fazla emildiği bağırsak bölümünün devre dışı bırakılarak besinlerin emilimini azaltmak ve kilo verme sürecini hızlandırmaktır.

Gastrik bypass sonrasında, tüketilen gıdalar fincan büyüklüğünde bırakılan mideye gider, mide çok küçük olduğu için anında yoklu hissi oluşur, ardından hızlı bir şekilde bağırsağa ulaşan gıdalar özellikle yağ, şeker, karbonhidratlar emilime uğramaz böylece kolaylıkla dışarı atılır.

Bu ameliyatın başarılı olması hastanın öğünleri aksatmadan takip etmesine ve öğünler arasında kaçamak yapmamasına da bağlıdır. Her ne kadar tasarlanan mide çok küçük de olsa, hasta diyet programına dikkat etmezse ameliyat sonuçsuz kalacaktır.

Obezite tedavisinde uygulanan ameliyatların hepsi ‘Bariyatrik Cerrahi’ olarak adlandırılmaktadır. Morbid obezite cerrahisinde en etkili yöntem gastrik bypasstır, ancak bu geri dönüşü olmayan bir yöntem olduğu için en son seçenek olarak görülür. Gastrik bypasss sonrası hataların kilo kaybı kesindir, ilk yılın sonunda hastalar kilolarının %85 kadarını verir, ikinci yılın sonunda ise hastalar ideal ve sağlıklı kilolarına ulaşırlar.

Gastrik Bypass’ın Olumsuz Etkileri

Gastrik bypass en önemli yan etkisi, midenin hatırı sayılır şekilde küçülmesinden ötürü hastalarda beklendiği üzere ciddi bir iştahsızlık ortaya çıkar. Alınan besinler önemli ölçüde azaları bu da devamında protein, demir gibi önemli vitamin ve minerallerin alımını azaltır. Bu durum da vitaminlerin dışarıdan takviye edilmesini gerektirmektedir ve bu neredeyse ömür boyu sürmektedir. Küçülen ve kestirme yolla bağırsağa bağlanan mide zayıflama için birebir olsa dahi bu ve bunun gibi çeşitli yan etkilere de neden olabilmektedir.

Diğer yan etkiler:

  1. Kanama: Hemen hemen her cerrahi ameliyattan sonra en beklenen durum kanamadır. Mide-bağırsak bağlantısının olduğu noktada ortaya çıkan bu durum bazen sadece kanüllerin giriş noktalarında yaşanmaktadır. Bazen ise sadece morbid obezitenin neden olduğu damar tıkanıklığı sonucu da yaşanabilmektedir.
  2. Enfeksiyon: Açık cerrahi ameliyatlarından sonra, yaş, kronik rahatsızlıklar, obezitenin derecesi, ameliyatın süresi, bağırsakların açılması gibi birçok neden bağlı olarak cereyan edebilen bir durumdur. Laparoskopik (kapalı) ameliyatlarda bu durum çok düşük bir risk taşısa da gerçekleşmesi durumunda, antibiyotik tedavi veya tekrar işlem gerektirebilmektedir.
  3. Damar içi pıhtı sorunu: Morbid obez ameliyatından sonra hastalarda kanama- pıhtılaşma sorunu %6-%18 oranında rapor edilmiştir. En kritik noktalardan olan bacak toplardamarında gelişebilecek bir pıhtının damardan koparak, beyin ve akciğer gibi önemli organlara ulaşarak buradaki damarlarda tıkanıklığa neden olabilmektedir.
  4. Dikiş zımba hattı sızıntısı – Anastomoz kaçağı: Gastrik bypass sırasında birbirine zımbalarla veya dikişle bağlanan mide bağırsak hattının açık kalması durumunda bu minik deliklerden bağırsaktan veya mideden karın boşluğuna sızıntı gerçekleşir. %2 ila 4 oranında bir riske sahip olan bu durum abse veya enfeksiyona neden olur. Bu risk payı, hastanın yaşına da bağlı olarak, VKİ 50’den yüksek olan süper obezlerde, şeker hastalarında daha yüksek oranda gerçekleşebilmektedir. Sızıntı komplikasyonu antibiyotik tedavisi, girişimsel radyolojik drenaj, ileri boyuttaysa ek cerrahi müdahale ile kontrol altına alınır.
  5. Dikişi zımba hattı darlıkları: Mide ve bağırsağın birbirine zımbalarla bağlanması sonucunda bu hattın her yara iyileşmesinde olduğu gibi büzüşerek iyileşir. Ancak bu büzüşme ileri düzeyde gerçekleşirse bu geçiş hattı daralmaya uğrayabilir. Hattın fazla daralma durumunda endoskopik yöntem ile bu bölgeye girilerek dilatasyon balonları yöntemiyle bu alan genişletilir. Bu işlem birkaç defa tekrarlanabilir.
  6. Damping sendromu nedir? Gastrik bypass ameliyatından sonra hastaların %70 ila %75 oranında görülen bir durumdur. Yiyeceklerin mideye ulaştığı gibi bağırsaklardan atılması sonucu kişi hızla kilo vermeye başlar bunun yanında yoğun olarak alınan karbonhidrat, basit şeker gibi besinlerin sonucunda görülen, kramp, bulantı, ishal, bayılma, yüz ve boyunda şişme, çarpıntı gibi problemlere neden olur. Oldukça ciddi bir metabolik sendrom hastalığı olan dumping sendrom ilerlemesi halinde kemik erimesine veya anoreksiyaya neden olabilir.

Dumping Sendromdan Korunma Yolları:

  • Az az ve sık sık beslenmek
  • Katı yiyeceklerden önce sıvı tüketimini kısıtlamak
  • Karbonhidrat ve basit şeker gibi besinlerden kaçınmak
  • Lif bazlı yiyecekleri tüketmek
  • Protein alımına öncelik vermek ve diyetimizi buna göre ayarlamak

7.Bağırsak tıkanıklığı: Alınan besinlerin azalması dolayısıyla gastrik bypass sonrası bağırsak tıkanıkları yaşanabilmektedir. %1 ila %6 oranında gözlemlenen bu durum kolay atlatılan bir komplikasyondur.

Hastaların beslenmelerine çok özen göstermeleri ve sabırla doktor talimatlarını takip etmeleri gerekmektedir.

Mide Balonu

Mide Bypass (Gastrik Bypass)

Günümüzün en ciddi sağlık problemlerinden biri haline gelen obezite, çeşitli cerrahi ameliyatlar ile tedavi edilmekte ve uzun süreli tedavilere ihtiyaç duymaktadır. Bir tür zayıflama yöntemi olan tüp mide, obezite cerrahisi yöntemleri arasında en risksiz ve basit olanıdır. Endoskopi ile mideye bir balon yerleştirilir ve bu balon su ile şişirilerek mide de bekletilir. Şişkin halde midede bekleyen balon ile hastalar sürekli bir tokluk hissi duyar, daha az beslenir ve nihayetinde sağlıklı yollarla ideal kilolarına gelirler. 

Süper obezlerde uygulanması için belli bir miktar kilo vermeleri gerekmektedir. 18 yaşından büyük ve 70 yaşından daha büyük olmaması, vücut kitle indeksinin 27 veya üzerinde olması gerekmektedir. Diğer mide operasyonlarına kıyasla çok basit ve çok daha güvenli bir yöntem olan mide balonu, cerrahi operasyon geçirmek istemeyen kişiler tarafından da tercih edilmektedir. 6 aylık süreyle midede bekleyen balon ile hastalar 6 ay ila 1 yıl içerisinde 25 kiloya kadar zayıflarlar.

4 tip mide balonu vardır, bunlar sırasıyla;

  • 6 aylık
  • 12 aylık
  • Elipse yutulabilir
  • Ayarlanabilir

Işıklı bir kamera olan endoskopi ile balon mideye indirilir, bu operasyon sırasında hastaya bir çeşit anestezi olan sedasyon uygulanır. Bu sayede hasta hiçbir ağrı veya sızı hissetmez, operasyonu hatırlamaz. Doktor balonu yerleştirmeden önce midede herhangi bir sorun olup olmadığını gözlemler, herhangi bir engel gözlemlenmediği taktirde balonu yerleştirir. Operasyon ortalama olarak 15-20 dakika sürer.

Tüp Mide (Gastric Sleeve)

Gelişen tıp teknolojisi ile gelinen noktada obezite cerrahisi, çok daha güvenli ve sağlıklı yöntemler bulmuştur. Günümüzde çeşitli mide ameliyatları mevcuttur ancak çoğunluğu hatırı sayılır komplikasyonlara sahiptir. Bunlar arasında en güvenli olanı tip mide ameliyatıdır.

Bu yöntem ile mide, muza benzer şekilde ince uzun bir tüp şekline sokuluyor. Kapalı yöntemlerle (laparoskopik) gerçekleştirilen bu ameliyat ile midenin bir bölümü kesilerek alınıyor. Bu sayede gıda alımı azalan mide ile hastalar daha az açlık hissediyorlar ve hızlı bir şekilde zayıflıyorlar. Gastrik bypassta önemli bir sorun olan gıda alımının azalması ile ortaya çıkan önemli vitaminlerin eksikliği durumu, tüp mide sonrasında da ortaya çıkabilmekte ancak bu durum küçük düzeyde kalmaktadır.

Tip mide ameliyatı yaklaşık olarak 1,5 saat sürmektedir. Midenin giriş çıkışı etkilenmediği ve bağırsakta herhangi bir değişikliğe gidilmediği için sindirim sistemindeki devamlılık, sağlıklı bir şekilde devam etmektedir. Tüp mide ameliyatı sonrası hastalar tekrar kilo alırlarsa bu durumda gastrik mide ameliyatı uygulanmaktadır. Her daim en son seçenek olarak tercih edilen gastrik mide ameliyatı, tip 2 diyabet hastalığının son raddede olduğu ve vücut kitle indeksinin çok yüksek yüksek olduğu vakalarda son çare olarak uygulanmaktadır.

Tip Mide Kimler İçin Uygundur?  

  • Morbid obez, süper obez gibi obezitenin en ileri seviyede olması durumunda (VKİ 40’ın üzerinde)
  • Vücut kitle indeksi 35-40 olan ve buna bağlı olarak tip 2 diyabet, uyku apnesi, hipertansiyon gibi ciddi hastalıkların mevcut olması durumunda

Uygulanan, tercih edilen bir ameliyattır. Mide ameliyatları, estetik amaçlı yapılan ameliyatlar olmayıp, hastaların hayatlarını kurtarmaya, buna bağlı olarak gelişen diğer hastalıkları tedavi etmeye yönelik olarak uygulanmaktadır.

Tüp mide ameliyatı sonrası en önemli gelişme insülin direncinin kırılarak devreye girmesidir. Hastalar kısa vadede ciddi bir kilo kaybederler, tabi bu süreçte hastaların düzenli spor yapması, diyet programını itinayla takip etmesi ve bunları bir yaşam stili haline getirmesi çok önemlidir. Çünkü hastalar kilo verdikten sonra tekrar sağlıksız besinler tüketmeye başlar ve pasif bir yaşam stiline geri dönerlerse tekrar eski kilolarına dönmeleri hızlı bir şekilde gerçekleşir. Ki bu oldukça sık rastlanan bir durumdur.

Genellikle bütün obezite tedavilerinden sonra hastaları bekleyen bir diğer durum, kilo kaybı sonrası ortaya çıkan sarkmış deridir. Kol, bacak, karın, boyun gibi bölgelerde aşırı kiloya bağlı olarak elastikiyetini kaybeden deri ciddi bir erozyona uğrayarak sarkar. Hastalar ideal kiloya geldikleri zaman onları bekleyen süreç estetik cerrahi olacaktır. Bu anlamda obezite tedavisi sabır, azim ve irade isteyen oldukça çetrefilli bir süreçtir, dayanıklı ve inançlı olunduğu taktirde herkes ideal kilosuna, sağlığına kavuşacak ve fiziki tatmini elde edecektir.

Mide ameliyatı fiyatları

Tüm cerrahi operasyonlarda olduğu gibi mide ameliyatları içinde bir fiyat açıklamak oldukça yanlış bir davranıştır. Hastaların doktorlarla birebir görüşmeleri, muayene olmaları, obezitenin neden olduğu diğer hastalıkların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Tüm bu sürecin sonunda uzman doktor tarafından fiyat belirlenecek ve hastaya bildirilecektir. Ki bu da yine en doğru ve sağlıklı olanıdır.